Song Joong Ki’den İki Film: A Werewolf Boy ve Penny Princhers

Astrea bloga film postu yazıyor hem de bir değil iki tane, bi dakika bir başımıza taş yağıp yağmadığını kontrol edip gelcem.

Sorun yok, sorun yok  her şey Werewolf’a kızıp bu etkiyi azaltmak için bir Jong Ki filmi izleme düşüncesiyle çıktı. Başarılı oldu mu dersiniz. Eh işte bah şuraya bile çemkirerek başlamadıysam işe yaramış demek ki. Ayrıca Mikacım post yaz diye gaz vermeseydi bilmiyom bu tembellikle yazar mıydım^^

A Werewolf Boy

A WEREWOLF BOY1

Şimdi şöyle oluyor; film tee geçen sene görüp izlerim ben bunu diye listeye almıştım ama her hangi bir film izlemediğimden bu da o herhangi filmden biri olarak aralarda kaynadı. Sonra millet birer birer izliyor, yazıyor bir şeyler allam nere baksam bi spoiller, sonunu öğrencem bir şekilde yani kazayla, ondan kaç bunu okuma, görünce gözünü kapat (?) nereye kadar, izliyip kurtulayım bu kaçıştan dedim. Ha izledikten sonra o soiller veren kardeşlerime yoldaşlarıma arkadaşlarıma (bu uzar) katılmadığım değil. allam insan böyle bir çemkirmek senaristi dövmek falan istiyor. Tabi bu istekle ağzımızı tutamıyoz elimiz de değil. O yüzden bu filmin spoillerını veren arkadaşlara kızmayalım kızanları uyaralım.

images (2)

Bakın hala film hakkında hiç bir bilgi vermeden yazmayı sürdürüyom ve siz de okuyonuz. (Hala okuyonuz mu?) Şimdi bu Koreli pek kıymetli senarist abi ve ablalarımızın bi psikopatlığı var. Ağlatacaklar efenim izleyiciyi salya sümük yapacaklar. Bu fantastik mi hiç sorun değil AĞLAYACAKSIN,  bu gerilim mi kaçış yok AĞLAYACAKSIN,  bu polisiye mi hey dur bakim orada AĞLAYACAKSIN, bu komedimi bu sefer gülmekten ağlayacaksın hayır zaten o kadar güldürmüyorsak araya kesin bir dram sokmuşuzdur yani AĞLAYACAKSIN. Şimdi ağlayarak dağılabiliriz, tüm  kore senaryolarını çökerttim burada sırrınız çözüldü şimdi siz AĞLAYIN. (?)

Şimdi senarist abi demişki “Çok güzel bi fikrim var. Fantastik film yapalım ama dram olsun nası?” Yapımcı abi de “Vay abicim ne dahiyane bir fikir bir Koreli ye de bu yakışırdı.” (Alnından öper.)

Böylece film çekilir biz de izleriz. (Çok şükür filmi anlatacak şimdi) Aslında konuyu az çok hepimiz biliyoruz ama konuyu anlatmadan postu bitirirsem beni taşlıyacağınızdan korkuyom. Korenin ücra kasabaların birinde bir adamcagaz ordu için insan deneyleri yaparmış (aklıma one piece geldi la bi an onu mu anlatıyom dedim) Bu deneylerin biri de kurtadam projesiymiş ama tamamlanamadan bizim bilim insanı ölüyor. Yıllar sonra aynı eve babalarını kaybetmiş bir aile yerleşiyor. Evi de babalarının ortağının oğlu aileye alıyor. Bunda bir bit eniği var diye izlemeye devam ediyoruz.

20121213.094643_goldenvillage_werewolfboy

Anne ve iki kızı düzeni oluşturup yaşamaya çalışırken. Bir den kurtcuğumuz (solucan gibin oldu tövbe tövbe) ortaya çıkıyor. Bilim insanımız ölünce bu evde yaşayıp gitmiş yazıkcağaz. ( Film mi anlatıyor komşu teyze dedikodusu mu yapıyor belli değil) Bizim bağrı yanık ailede hemen benimsiyor çocuğu bir yere yerleştirene kadar bakmaya başlıyor. Tabi çocuk bildiğiniz vahşi, yani Joong Ki sana böle demek istemezdim ama napalım işte ne kadar güzel oynamışsan artık öylesin. Evin büyük kızı da önceleri sevmediği bu çocukla ilgileniyor, ona köpek eğitim klavuzuyla eğitim veriyor, yazı yazmayı öğretiyor (saçmalıklar başlıyor burda)

pc_600x450

Ama ortağın kötü oğlu da boş durmuyor bu arada bizim kıza göz koymuş alacakmış kendisine (rüyasında görür) İşte böyle gerisini spoiller, izlemediyseniz litfen diğer filme geçiniz sevgiler saygılar esenlikler. Sizleri burada bırakmak istemezdik ama izleyip yine gelin efenim dertlerimizi sıkıntılarımızı burada paylaşıp rahatlıyalım.

Spoiller!

Efenim şimdi izliyenler için konuşuyorum. Bu filmde tonlarca mantıksal boşluk yok muydu? Fantastik filmde mantık aranmaz demeyelim lütfen bazı genel geçer kurallar var bunlar aranmalı:P Şimdi bu adam gitti keçici adamı öldürdü ee noldu o noldu, sonlarda kızı herkesin içinde dövdü resmen yarım saat, orada asker, polis, hoca varda bir tanesi de dur yapma diyemedi. Üstelik elinde silah da yoktu, ha illa bizim oğlan kurta mı dönüşcekdi yarım saat dövdü bee insafsızlar, bak yine sinirlendim. Ayrıca bu mal kadın bu çocuğu 47 yıl bekletti laa, bir oha çüs demediniz mi, 5 olur 10 olur insan bir merak eder bir döner yaa o eve, uzayda değil yaa sonuçda. Olmadı bu ağlattınız ama bu sefer lades dasddsadsda (ne diyorum acaba?) Ağlatcaz diye bu kadarı bir kurtcuğa yapılmaz olmaz. Hem de bir şey demeden gitti ee bu çocuk öle beklicek zaar dünyanın sonuna kadar, anca kıyamet neyin koparsa çocuk kurtulcak. Neyse az sinirlencem diğer filmi anlatamıyacağım yoksa. Hadi benden bu kadar .

Bunun etksinden kurtulmak için ikinci filme geçiyoruz.

Penny Pinchers 

5589-penny-pinchers-izle-kore-filmi

Kurtçuk Joong Ki den sonra umursamaz Jonng Ki ile karşınızdayım. (Kendini sunucu zannediyor yazık) Korede yolları ortak çıkar uğruna kesişen iki insanın macerasına tanık oluyoruz.  Oğlumuz günlerini iş aramakla ve kızları tavlamak için yalan söylemekle geçiriyor. Kızımız da para kazanma manyağı, çöpten, şişeden her şeyden para kazanma derdinde. İkisinin birleşmesi de filmde bize asla açıklanmayan ve nasıl bir şey bu diye beynimizi kemirdiğimiz Kore deki bir yatırım ya da ev sahibi olma sisteminin 2 ayrı banka hesabı istemesiyle oluyor. Kızımız büyük miktarda para kazanmak için başka birinin adına hesap açtırması gerekiyor. Tek anladığımız bu, belki Koreli olsak anlamıştık aaa morgage falan demiştik ama işte yazığız anlamıyoz ordaki yatırım işlerinden. Yine de boşver yaa amacını anladık izleyi verelim gitsin diyip izliyoruz. (iyice yazığız)

Ama Kore ekonomisini baya öğreniyoruz bak o bakımdan oldukça faydalı bir film. Kaç paraya ne alınır, efenim orda aç kalsak açıkta kalsak nasıl para kazanırız, orda şişe toplamacılığında çok para varmış girsek mi bu işe (?)

Song-Joong-Ki-in-Penny-Pinchers-Movie-500x332

Joong Ki’nin burada ki rolü de bir sevimli böyle ayrı bir umursamazlığı, şirinliği var yani tavırlar, mimikler falan olmuş bu adam, tamam iyi oyuncular listesinde yerini almış.

Bak söyliyeceklerimin hepsini diğer filmde harcadım buna bir şey kalmamış. Napalım artık kısmet, br daha böle ikili ikili yazmayayım postları, aslında diğerinde çemkirmeseymişim:P

Yukarıda ki çemkirmerime  destek bekliyom bak le sağda solda spoiiller verecenize gelin spoiller uyarılı yorum yazın dertleşelim, çemkirmelerimizi beraber yaşayalım kardeşlerim vakit birbirimize destek olma vaktidir. (bu biraz fazla oldu galiba) Neyse hadi bekliyorum, bir sonraki posta kadar kendinize iyi bakın^^

Takayama Butik Otel: Yoksa Bir Mangada Mıyız?

DSC05727

Blogu yazı yazdığımdan  beri uzun zaman geçmiş olsa gerek nasıl başlayacağımı bilemedim dostlar^^ Japonya gezimizin Tokyo’ya gelmeden önceki son durağı olan Takayama’da kaldığımız bir otelden bahsedeceğim. Gezideki en Japon(?) olan yer burasıydı sanırım:P Mangalarda, animelerde karakterler böyle kaplıcalı tatillere giderler yaa, işte tam oradaydık dostlar. Şimdi sizle “Oradaydım” temalı fotoğrafları göz yaşları içinde paylaşacağım;) Bir post yazmaya açıyorum fotoğrafları hepsine bakıp bakıp iç geçiriyom dostlar, valla gidip görmeyince özlem bu kadar olmuyormuş onu anladım:/

Dur bak ağlamadan fotoğraflara geçicem^^

DSC05728

Böle böle yollardan caddelerden geçerek böyle yükseklerden bir yerde olan otelimize doğru yola çıktık.

DSC05729

Otelimiz buydu, eskiden çok zengin bir ailenin evi olarak kullanılıyormuş sonradan otele çevrilmiş.

DSC05781

Burasıda lobi:P Ne kadar da Türk tarzına benziyor değil mi? Soba, kurutulmuş kışlıklar falan^^

DSC05732

Yemek salonumuz. Bizim için önceden hazırlamışlar. Bu arada otele bakan yaşlı bir çift vardı sadece, onlarda orada yaşıyorlar ve her şeyle tek başına ilgileniyorlar.

DSC05733

Ev de bir çok antika eşya vardı. Sanırım eskiden evde kullandıkları eşyaları saklamışlar. Çok eski telefonlar, müzik aletleri evin çeşitli yerlerine  yerleştirilmişti.

DSC05739

Vee işte o an bu odayı görünce bir çarpıldık bir vurulduk, kağıttan perdeleri okşadık asdsadafdafs futon da yatıcaz oğlummm diye triplere girdik:D Hee rahatmıydı diye soracak olursanız yatak gayet rahat ama yastıkların içini küçük boncuk tarzı bir şeyle doldurmuşlar. Tam kafanın geldiği yeri, muhtemelen sağlıklı bir şeydir ama rahat olmadığı kesin.

DSC05742

Tamam gülmeyin o kaa gitmişiz bi yukata giymezsem olmazdı:P

DSC05753

Kaplıcadan bahsetmişken, otelde 3 tane bu boyutlarda kaplıca havuzu vardı. Bu şehir manzaralı olan iç tarafta, biri bahçede ve baya otantik bir şeydi ama orası baya doluydu boş anını yakalayamadım:D

DSC05755

Kaplıcadan sonra yemeğimiz hazır bizi bekliyordu^^

DSC05765

Yediğimiz en lezzetli yemeklerden biriydi, çok çeşit olduğu için arada çok hoşlanmadıklarımız çıksa da  tadına bakma amaçlı hepicini yedik kıh kıh kıh^^

*Bu sofrada pişen et yemeğinin adı Hideku (Hide’nin eti), normalde ocağının altına bir adet mum benzeri bi ateş kaynağı koyup pişirerek yiyorlar ama bu bizim için yarı çiğ sayılıyor o yüzden bir o küçük mumlardan 3 tane kullanıp öyle pişirdik:)

*Küçük tatlı patatesler: Cagiama, çok ama çok lezzetliydi^^

*Çiğ balık dediğimiz Sashimi, soya sosuna batırıp yiyoruz^^

*Sol üst köşede ki tabakta,  bal kabağı, bambu, yumurta, bezelye ve bir çeşit patates var.

*Domates, salatalık ve yumurtaya sarılmış yengeç eti de de turşu gibi yeniyormuş, adı sunomono.

*Ramene benzeyen ve ondan daha ince olan Somen, sadece yazın yenen soğuk makarna gibi bir şey ve tatlı olarak kavun;)

Japonya’da yediğimiz diğer yemekleri merak ediyorsanız, dostum kimbahsushi yemeklerle ilgili şukella bir yazı yazdı. Sizi oraya davet ediyorum.

DSC05778

Yemekten sonra herkes odasına çekildi biz de gençler olarak üst katta oturup çay içtik.

DSC05779

Bu da üst katta bahçeye bakan bir balkon^^

DSC05772

Şu arka bahçenin huzurlu görüntüsüne  bakar mısınız?

DSC05774

Ertesi gün de  has Japon kahvaltısı ile güne başladık. Neler yediğimize bakarsak; manolya yaprağı üzerinde pişirilmiş, saya filizi, pırasa, soğan, mantar gibi sebzeler. Misa çorbası (fotoğrafta yok sonradan geldi), salatalıkların yanında ki Takayama’ya özel bir turşusuymuş. Küçük tabaktaki bir çeşit tofu^^ Paketin içinde yosun var, önce soya sosuna batırıyoruz sonra pirinç lapasını sarıp yiyoruz:)

Bu arada bunların adını nasıl aklında tuttun diye merak ederseniz. Tabiki tutmadım:P Günlük tarzı küçük bir defter tutup yediğimi içtiğimi yazıyordum:) Böle elinde defter sofrada harıl harıl yazan birini hayal edin;)

DSC05783

Ve göz yaşları içinde oteli terk etmeden önce çektiğim son fotoğraflardan^^ Hem bu otelden ayrılacağımıza üzülüyorduk hem de sonunda Tokyo’ya gideceğimize seviniyorduk, öle bi karışık ruh hali içindeydik dostlar. Aslında burada bir gün daha kalsaymışız ne güzel olurmuş, o kadar gezdikten sonra kaplıca iyi gelmişti^^

Bir Japonya gezisi temalı postun daha sonuna geldik, ben diğer fotoğraflara bakıp ağlarken umarım sizi bu otelde gezmiş kadar olmuşsunuzdur fotoğraflarla;)