Japonarmoni (Mim) -Bu postun başlığını böyle koydum çünkü böyle koymak istedim:P

Evet biliyorum farkettiniz, şu sıralar başlıklarım kabus gibi yaratıcılığı kaybettim görüp duyan varsa bana haber etsin dostlar. Zira bu aralar ona çok ihtiyacım var. (evet hala “zira” deme hastalığımdan kurtulamadım, allah sınavlarımı okuyan hocalarıma şimdiden sabır versin:P )

Yine bir mim postunda sizlerle buluşmanın haklı gururnu yaşarken, mimi bana gönderen Darkangel’a teşekkürler diyorum. Bu seferki konumuz sevdiğimiz Japonca şarkılar, ilk olarak 5 taneyle başlamış mimimiz ama japonsever blogdaşlarım 10 a kadar çıkarmışlar, onlara maşallah der ve mimin özüne bağlı kalmak adına 5 taneyle sınırlandıracağım. Külliyen yalan, özellikle açıp dinlediğim japon şarkıcılar bir elin parmaklarını geçmediği için (baklınız bir elin 5 parmağı) ben 5 tanecik liste yapayım dedim. Ama deseydiniz  Kore’den sırala o zaman size 20 şarkılık liste yapabilirdim dostlar. Neyse gelelim Japoncuklarıma, başlıyoruz:

* İlk parçamız çok sevdiğim animeler sırasında üst sıralarda yer bulan Nana’nın 2. açılış parçası Lucy, ilkide güzeldir ama ben 2.sini daha çok sevdim. Hatta animedeki Black Stones grubunun tüm parçalarını sevdim diyebilirim. (daha sonra gerçekten böyle bir grup kurdular)

* İkinci parçamız yine bir animeden Kaichou wa Maid-sama’nın kapanış parçası. Hatta birazdan son bölümünü izleyeceğim, acım büyük niye bitiyoki yaaa

* Hana Kimi’nin o güzel açılış parçasın unutursam, arkamdan ağlar o yüzden Orange Range’den Ikenai Taiyou:

* Yine animelerden devam edelim Death Note’un o muhteşem parçalarını yapan Nightmare’dan animenin açılış parçalarından biri  Alumina: (burda animedekinden daha yavaş söylüyor, bu versiyonunu daha çok seviyorum)

* Son olarak Yamapi’den Mola. Yamapi’nin şarkılarının çoğunu severim ama bunu daha birçok seviyorum sanki, hatta mp3’de olan tek Japonca şarkıdır kendileri:

Bu mimi kime göndersem bilemedim herkes yaptı sanki, buldum buldum Hikaruivy ve Kore Delisi sobelendiniz, nihaha

Ben O Lee Seung Gi’nin Bu Lee Seung Ki olduğunu bilmiyordum ki, yuh bana!

Resmen şok oldum şuan, bir zamanlar youtube hesabım vardı (hala varda yüzüne bakmıyorum) ordaki profilime bir ton Korece şarkı eklemişim. Eskilerden birkaç tane dinlemek için açtımda ne göreyim bizim Lee Seung Ki’nin  (bizim değil aslında benim, öhöm öhöm neyse konuya dönelim)  klibi varmış. Hemde bu klibi ben çok seviyordum yaa, film tadında olmuş.  Meğer teeee 2 yıl öncede Lee Seung Ki hayranlığım varmışta haberim yokmuş dostlar. (bu bir kader olmalı diye durumu dramatikleştirebilirim ama yapmıyorum)

İkinci bir şok daha geliyor, My Girlfriend is a Gumiho’yu izleyenler:  bu klipteki kız dizideki Hala değil mi? Yoksa benim hayal gücü uçtu mu? Yok vallahi o 🙂 Birde siz izleyin:

Lee Seung burada daha çok küçük yahu(sanki şimdi çok büyümüşte-22 yaşında-), şuanki haline benzetemem normal diyorum. Klipte 18 yaşında. Bu arada Lee Seug Gi hayranlığımın Gumiho dizisiyle hiç bir alakası yok teee Shining İnheritance ‘de izlemiştim ben onu. (yine araya Shining reklamını şıkıştırdım, izleyin bu diziyi:) )Ama Gumihoda pekişti tabi:P Gumiho demişken Gumiho’daki çoğu şarkıyı onun söylediğini biliyor muydunuz? ( ne çok gumiho dedim sesli okuyunca çok komik oluyor deneyin) Misal, benim çok sevdiklerimden ikisi:

Son olarakta bir resimle fangirllük yazımı bitiriyorum, bu blogda bir fangirllük yazısı görmek çok zordur, o yüzden değerini bil Seung Gi diyorum.

Ekleme: Facebookta bir video gördüm sizinlede paylaşmak istedim, Lee Seung Gi’nin dizi setini Türkler basmış:P Kore’ye giden birkaç Türk Turist Lee Seung gi’den imza istiyor, çocukta şaşırıyor tabi Türkiye’den mi falan diyor. Ahh ahah çok feci kıskandım onları, birde adamın Lee Seung gi’ye öyle bir sarılışı varki görmeniz lazım, koşarak atlıyor çocuğun kucağına, bakınız –> Tık Tık

Şu mimlere adam gibi bir başlık bulduğum gün gerçek bir blogcu olacağım, valla bak!

 

Sevgili dostum Kimbapsushi sağolsun blog no:2’de  mimlemiş beni bende görevimi lagıyla yerine getirmeye çalıcağım. (allahım ne kadar resmi bir cümle oldu bu böle üstteki saçma başlığa inat:P ) Szin için mimin izini sürdüm derin net alemlerine aktım, bloglardan bloglara zıpladım (burada yazar mübalağa yapıyor) konumuz gönderilmemiş mektuplar imiş. Kimi doğmamış çocuğuna yazmış, kimi blog arkadaşına kimi kendi geçmişine kimi geleceğine falan filan. Ciddi ciddi bişiler yazayım dedim ama  bende nerde o ciddilik, bende evrenin sonsuz boşluğuna yazmaya karar verdim. Şaka şaka bunu biraz sınırlayıp internet alemine yazayım dedim en azından ilerde bloguma gelecek kişilere özellikle uzakdoğu sevenlere olsun. (sanki şarkı gönderiyom) Artık 3 yıl sonra mı olur, 5 yıl sonra mı olur bilemem. Kesin ben blog yazmaktan sıkılmış olurum ama blogumu tamamen kapatmamışımdır. (öyle hissediyorum:P ) Ee devletlümüzde wordpress’i yasaklamamışsa, kesin birileri okur bu mektubu.

Eeee internet alemine gönderiyosak bu mektup olmaz artık e-mail olur. (burada yazar farklılaşma amacı güdüyor takmayın onu:P )

 Sevgili internet bağımlısı aynı zamanda blog okumayı seven, aynı zamanda film ve dizi izlemeye bayılan ve aynı zamanda uzakdoğuyla ucundanda olsa ilgilenen kişi: (hitaba gel)

Öncelikle nasılsın kuzum? (höh) Bu mektubu yazalı kaçyıl oldu şuan kestiremiyorum, zaten bunu okuyosan devletlümüz wordpress’i yasaklamamıştır. (hayret) Yada sen DNS ayarı yapmışsındır, seni çakall:) Şimdi söyle bakalım hala facebook ve twitter varmı? yoksa insanlar adını duyunca şimdiki yonca gibi ıyyyy diye bir tepki veriyolar mı? Twitter o zamana kadar facebook vari bişey olmuştur bak ordan eminim hatta Türkçeside çıkmıştır. Yada herkesin artık blogu vardır mesela ordan muhabbetler devam ediyordur. Şu acayip site ne amaçladığına hala anlam veremediğim Fromsping hala varmı? Yada bende bir hesap almış mıyım ordan. Almışsam çekvur beni, çünkü dünyada hiçbir site kalmasa ordan hesap almam diye büyük bir söz etmiştim. Gelelim gündeme Kıvanç Tatlıtuğ hala Behlül olarak mı anılıyor, yoksa kendi ismine kavuştu mu?, evlilik programları hala var mı? ( bu durumda Türkiye nüfusunun 3/4 evlenmiş olması lazım, hepsi 3 çocuk yapsa nüfus patlaması olmuştur, Bir dakka yoksa Çin’e mi döndük:P ) Show TV hala doktorları veriyor mu? Yada Çocuklar Duymasın 75868. kez yeniden mi başladı? O dizide hala ceptelefonu isteyen bir tip var mı? Yoksa el bilgisayarına mı geçti. (yada o zamanın teknolojik bir şeysi şimdi tahmin edemiyorum anlayacağın) Bağlaç olan “de” hala ısrarla birleşik mi yazılıyor? Facebooktaki “bu videoyu çabuk izleyin yoksa facebook hemen siliyor” adlı video hala duruyor mu? Diye seni soru yağmuruna tutabilirim ama çoğunun cevabını tahmin ediyorum. Bakalım beklediğim gibi mi çıkıcak diye soruyorum çaktırma.

Geri kalan kısmı uzakdoğu sevenblere özeldir, diğerleri okumasın:P

Sen, evet sen sevgili uzakdoğu sever kardeşim. Söyle bana hala Kore dizilerinde salak, saf, sakar, fakir ve az güzel olan kızla, yakışıklı, karizmatik, yetenekli, zengin çocuk birbirlerine aşık oluyor  mu? Söyle bana eğer öyleyse bunca yılı neden Türkiye’de harcamışım çek vur beni:P Gong Yoo askerden geldikten sonra hala yeni bir dizide oynamadı mı? Bütün Japon dizilerinde hala Maki mi oynuyor? So Ji Sub hala dramlarda mı oynuyor, bir kerecik komedide oynamadı mı?

Son olarak: Ali Rıza Bey öldü mü, ıssız ucun kal mı,  Ezel öcün aldı mı, imdi bu postu böylede iğrenç bitirdim. Bu arada bu destan hala liselerde öğretiliyor mu  son soru tamam dövme, bitti.

Yeni kurbanlarımı seçiyorum: Sevgili Chibi ve Fato mimlendiniz. Ayrıca başka yazmak istiyen olursa yorum atsın hemen onuda mimlerim.

Shoujo gibi başlayıp petrol savaşlarına dönen bir hikaye: Hanasakeru Seishounen

Taa tamm yine yeni yeniden anime postu, zira bu aralar anime izleyip, manga okumaktan başka yaptığım pek iş yok. (haa birde “zira” lafına takdım, her cümlenin içinde geçirmezsem rahat edemiyorum, zira nerden gördüğümü bile hatırlamıyorum, yine zira mı dedim:P ) Aslında şu sıralar bilim kurgu, doğa üstü animelere takmış durumdayım, araya bir shoujo sıkıştırmanın zararı olmaz dedim ve bu animeye başladım. İlerledikçe gördüm ki bu bildiğimiz pembik shoujolardan değilmiş. (Buradaki pembik: aşklı meşkli, masum, canımlı cicimli gibi birçok kelimeyi icinde barındırmaktadır:P ) Kelime curcunamdan sonra gelelim hikayemize:

Kajika, dünyaca tanınmış çok zengin bir ailenin tek kızıdır. Annesi öldükten sonra babası onu korumak için bir adaya göndermiştir. Kajika 15 yaşına kadar bu adada büyümüştür, tabiki yalnız değildir ada halkı, babasının hediyesi olan beyaz kaplanı “mustafa” (evet yanlış duymadınız, adı ciddi ciddi mustafa) ile birlikte yaşamıştır. Babasının sağ kolu olan Li Ren ise  onu korumakla görevlendirilmiştir, adada sık sık Kajika’yı ziyaret eder. Kajika 15 yaşına gelince Japonya’da bir liseye başlar ama okulun ilk ayında babası acilen onu Amerika’ya çağırır. Kajika’yı eş seçmesi için bir oyuna davet eder. Babasının belirlediği 3 eş adayı vardır, Kajika’ya kim olduklarını söylemez ama görünce mutlaka tanıyacağını söyler. Adaylarında durumdan haberi yoktur. Kajika bu üç adaydan birini seçeçek ve seçtiğininde onu seçmesi yani sevmesi için çalışacaktır.

Adaylarımızı tanıyalım:

 Eugene, yine ünlü bir Fransız şirketinin varisi, 20 yaşında şu ana kadar birçok kadının kalbini kırdığı söylentiler arasında. (magazin programı gibi oldu bu:P ) Kajika onu ilk gördüğünde ölen kaplanı Mustafa’ya benzetir. Onunla tanışmak için elinden geleni yapar ama aksi mi aksi beyimizi dize getirmek pek kolay olmayacaktır.  Aa birde söylemeyi unutmuşum, Kajika’nın öyle bir özelliği varki kimse ona karşı koayamıyor ve etrafındaki herkesle arkadaş olmayı ilke edinmiş bir kişilik. Bakalım Eugene’nin inadını kırabilecek mi?

Lumaty, doğudaki bir ülkenin velihat prenslerinden biri, bu krallık gerçekte yok uydurma bir isim vermişler ama Dubai’yi anımsattı nedense 🙂 Çok küçük ve fakir bir ülke iken, petrol rezervlerinin keşfedilmesi üzerene çok zengin bir ülkeye dönüşmüş. Kajika’nın babası ise şuanki petrol çıkarma işini almış ve tamin ettiğiniz gibi bunun yüzünden birçok rakibi ve düşmanı var. Kajika, Lumaty’le Li Ren’in ailesinin düzenlediği bir partide tanışır ikiside aynı yaştadır, ani karar vermeleri, duygusallıkları bakımından birbirlerine çok benzemektedirler. Lumaty’nin, babası ölünce işler karışır ve Kajika kendini bir taht kavgasının ortasında bulacaktır. Tabiki petrol rezervlerine sahip olmaya çalışan büyük ülkelerin gözüde yönetimde sorunlar yaşayan bu ülkededir.

 Carl, hikayeye sonradan dahil olur, üçüncü adaydır. Kajika’nın babasının en büyük rakibi olan İngiliz bir şirketin varisidir. Petrol rezervlerini alamadıkları için şirket büyük bir zarara uğramıştır ve bundan Kajika’nın babasını sorumlu tutdukları için ona düşman olmuşlardır. Carl ve Kajika, Lumaty’nin ülkesinde tanışırlar. Carl’ın kadınlardan nefret ettiği söylenir bakalım bunu Kajika değiştirebilecek midir?

Resimlerde hep 4 erkek görüyoruz değil mi? 4. kişi Li Ren, ama malesef o adaylar arasında yok. Sizde benim kadar üzüldünüz, değil mi 🙂 Sahsen  içlerinden en karizmatiği Li Ren’di. Li Ren’de büyük bir Çin firmasının başkanı,  bu seçim sırasında Kajika’nın yanında olucak ve ona göz kulak olucak. Haksızlık değil mi, tabiki haksızlık, zira Kajika’da gözü yok değil. 🙂

Diğer animelerden farklı olarak çok fazla ülke var işin içinde, bir Japonya’ya geliyor, hop ertesi gün Amerika, ondan sonraki gün Çin’deler falan. Birde politik konular, petrol savaşları, esrarengiz akrabalık ilişkileri işin içine girince tam bir kargaşa oluyor. Bakalım tüm bu kargaşa içinde Kajika kimi seçicek ve seçtiği kişide onu sevecek mi?

Sevdiğim yanlarından biri ise göz çizimlerine çok önem vermişler ve çok güzel yapmışlar. Özellikle kızın gözleri, hayran kaldım. Tabi Lumaty ve Eugene saymıyorum bile 😀

Son olarak animemiz 39 bölüm ve tek bir bölüm bile sıkılmama garantisi var. İzleyelim, izlettirelim dostlar