Shitsuren Chocolatier: Heartbroken Chocolatier

Heartbroken_Chocolatier_(Shitsuren_Chocolatier)-p1Uzakdoğu dizilerine ara vereli iki üç ay olmuş hemen bir tane yazmalı diye düşündüm ve tazecik izlediğimden bahsedeyim de bu postun altında dedikodusunu çevire çevire, yorumlaşarak izleriz dedim. Henüz 3 bölümü çevrildi ben de biraz tadına bıraktım bu sefer her hafta çeviri geldikçe izliyorum. Yeni düzenim bu, artık bir oturuşta dizinin 4-5 bölümü izleyemiyorum, bir bölüm bile yeterince uzun geliyor. O yüzden en güzeli haftada bir bölüm. Hatta neredeyse haftanın her gününe bir dizi izliyorum. Diğerleri Amerikan yapımı aralarında bir bu yavrucak kaldı uzakdoğu, bundan da blogta bahsetmeden olmaz, değil mi:)

movielosophy-2013-12-24-10h26m27s174

Artık Japon dramalarının, o animevari, animasyonlu, hayalli, rüyalı, farklı bir boyuttan bize seslenen tarzını sevdiğimi biliyorsunuz. Yine bu türü sevenleri on ikiden vuran bir dizi olmuş. Yine bir sürü konuşup dizinin konusuna giremedik, hayırlısı… Birazdan bahsedicem ama okuyun siz burada bırakmayın:P Diziye başlama sebepleri number one: Matsu, number two: konusu (kafiyeye dikkat çekmek istiyorum) En sevdiğim ikinci konu olan (birincisi neydi?) biri karşılıksız aşkı için acı çekerken yanıbaşında onu seven kişiyi fark etmez, zaten fark edince “aşkı uzaklarda arıyorum meğerse yanı başımdaymış” diyor ve hikaye bitiyor işte o fark etmeme aşamasını seviyorum:) Tamam gerçekten konuya geçiyorum, karakterleri daha iyi hayal edebilelim diye hemen bir isim listesi:

castShitsurenChocolatier

Koyurugi, lisenin ilk yılından beri Saeko’ya aşıktır ama bu aşkı karşılıksızdır. Lise bitene kadar Saeko onlarca erkekle çıkmıştır ve Koyurugi ne kadar uğraşırsa uğraşsın adını bile zor öğretebilmiştir. Mezuniyetten sonra bizim popüler kız sevgilisinden ayrılınca teselliyi Koyurugi’de arar ve bu ilgiyi yanlış anlayan çocuğumuzda kızla sevgili olduklarını düşünür. (ki yanlış anlama da haklı çocuk) Bu arada kızın en belirgin özelliği aşırı derecede çikolata sevmesi, hatta özellikle Fransa’da yapılan bir markanın çikolatalarını sevmesidir. Bizim ki de babasının pastanesinde pratik yapıp bir gün Saeko’nun beğeneceği çikolatalar yapmayı hayal eder. İşte o hain 14 şubat günün de bizim ki çikolatasını kendi elleriyle yapıp kıza resmi olarak itiraf edecekken darbeyi alır.

vlcsnap-00043

Yaa sayın okuyucu, işte bizim oğlan hep yanlış anlıyomuş. Kıza göre çıkmıyolarmış, çünkü yatmamışlar ama öpüşmüşler ve kız sürekli buna kur yapmış, sevgilisi gibi davranmış bir yandan da eski erkek arkadaşıyla barışmış falan. Bu kızı Poor Woman, Rich Man’de seviyordum ama burada nefret ettim resmen. Rujunu dudağı dolgun görünsün diye taşırarak sürmesinden ve bunun iğrenç gözükmesinden, tüylü, pembiş, tüllü, oyuncak bebek gibi kıyafetlerinden, şımarık konuşma tarzından, anlamsız bön bakışlarından ayyy daha fazla konuşamıyacağım, yukarıda ki fotoğrafta görüyorsunuz zaten suratı:P

images

İşte bir nevi terkedilince (ki kıza göre hiç yaşanmamış bir ilişki) bizim ki soluğu Fransa’da çikolata sanatını icra etmede alır soluğu, vay anasını ne tasedüf orda da bir Japon bulur ve hemencik kendini kabul ettirir işe. (yarın fransaya çalışmaya gidiyom tutmayın) Dil bilmezsin, iz bilmezsin ama 6 yılda çikolata şefi olur, ülkene dönersin. Hem de bonus olarak dükkanın sahibin oğlu Oliver’ı da kapar getirirsin. (yukarıda fotoğraf, babası Fransız annesi Japonmuş)

b92ad8fac3eeed62b4c4c489d764882f1384172119_full

Sen kızın seveceği gibi biri oldun ama bizim kız o 6 yılda boş durur mu evlenme arifesin de tabiki, bulmuş kendine zengin ve yaşlı bir koca:P İşte sen gel 6 yıl emek harca çalış Japonya’ya dön çikolata dükkanı aç bir de ülke de Çikolata Prensi ol ama aşık olduğun kız evlensin. Haydi bakalım çıkabilecek miyiz hikayenin içinden:) Başta söylemeyi unuttum ama bence artık söylememe gerek yok Japon “bütün mangaları dizi yapıcaz haydin gambatte” demişler. Neye elimizi atsak altından manga çıkıyor, darısı yaoi (en azından shounen ai) mangalarının da başına diyip devam edelim.

648278_original

Neredeyse hepsini anlattın dediğinizi duyar gibiyim ama bu daha dizinin ilk 20 dakikası falan:) Sadece ben böle sizinle konuşmak dertleşmek için uzun uzun anlattım:) Dizin asıl meselesi “Karşılıksız Aşklar” karşılıksız az ne kadar imkansızdır, bir gün o da beni sevecek mi, onun karşısında neden böyle salak gibi oluyorum, elde etmek için ne yapmalıyım gibi soru işaretleri çerçevesinde dönüyor ve dizide ki her karakter karşılıksız aşk acısı çekiyor, yani bir kedi falan olsaymış orta da onu da başka bir kediye platonik yaparlarmış ya da köpeğe yapıp daha da imkansızlaştıralım:P Yukarıda tabloda gördüğünüz karşılıksız aşk trafiğini anlatıyor, şimdi yazarak hayatta anlatamam sağolsunlar bu ilişki tablosu ilk defa bu kadar faydalı olmuştur. Kırmızı okların hepsi platonik aşkı anlatıyor, yeşiller zaten akrabalık ilişkisi ya da arkadaşlık.

654884_original

Bir de ilişki konusuna farklı yaklaşan bir durum var. Koyurugi, Saeko’ya aşık ama kız evli bunun da farkında, bir parti de tanıştığı model olan Erena ise yine başka birine platonik aşık. Madem ikimizden birbirimizden etkilenmeyeceğiz (aşık olmayacağız anlamında) birbirimizin ihtiyaçlarını karşılayalım tarzında bir ilişkileri var. İşte f.ckbody burada uzun uzun yazdırmayın bana bunu küçükler okuyor yaa:P

>Hemen araya dedikodu sıkıştırayım Erana’yı oynayan kız hani şu Bigbang GD ile aşk dedikodusu çıkan Kiko oluyor. Şuan durumu ne inanın hiç bilmiyorum ama bir ara konuşuluyordu. <

Tamam dedikodu kısmı bitti (>…< bunlar dedikodu işareti olsun bundan böyle:P) Yalnız kızın farklı bir tarzı var, birmiyorum ben sevdim.

145

Matsu’nun yamacında bu kadar kız yok tabi, aa Matsu’dan bahsediyoruz burada. Yukarıda ki fotoğrafta dizinin hatunlarını görmekteyiz. üstten 2. sırada ki Koyurigi’nin çocukluktan beri tanıdığı (babasının pastanesinde çalışıyordu) Kaoruki da Koyurigi’ye aşık tabi bizim oğlanın bundan haberi yok. Ben bu kızı destekliyorum, hemen belirteyim:) Dizi de yaş olarak büyük birini oynuyor ama normalde Matsu ile aynı yaştalar (hepsini kontrol ettim uyum haritalarına baktırcam haftaya:P) İşte Kaoruki’cik de uzaktan uzaktan izliyor bizim oğlanın Saeko’ya olan aşkını tabi arada tepesi atıp söyleniyor, kız evlenmiş gitmiş san ne oluyor aklını başına al falan diye ama bizim oğlan dinlemez çünkü tam bir mal:P

İlk 2 bölüm falan hikaye benim sevdiğim tarzda olacak gibi hissediyordum ama artık emin değilim, işler karıştı. Sanki aşklardan bazıları karşılıksız olmayabilir, kafam karıştı 3. bölüm. Gelin birlikte izleyip, buraya yorumlaşarak konuşalım bence çok zevkli olacak çünkü böle tam bölüm bölüm yorumlamalık bir dizi:) Ne dersiniz kimler izliyor?

Not: Resimlerin hepsi alıntıdır.

Soğuk bir Gerilim: Prisoners (2013)

exclusive-prisoners-uk-quad-poster-143946-a-1378291853-470-75Bu filmi neredeyse 5 aydır sinemada izleyeyim diye bekliyorum. Amerika’da geçen sene vizyona girdi Türkiye’de de vizyon tarihi Ekim ayından beri her ay ertelenerek en sonunda rafa kaldırmaya karar verdiler herhalde. Hayır madem vizyona girmeyecek neden gelecek vizyon tarihinde yayınlıyorsunuz bir tarih veriyorsunuz. Sırf Hugh Jackman’dan ötürü evde değil de sinemada izlemek istemiştim ama maalesef olmadı.

Filmin konusu ilk başta klasik görünse de içinde ki detaylar, karakterler, oyunculuk filmi almış götürmüş. Keller Dover’ın (Hugh Jackman) 6 yaşında ki kızı Anna ve aynı yaşındaki arkadaşı Joy bir Şükran günü yemeğinde kaybolur. İki aile ne yapacaklarını bilemez üstelik nereye gitmiş olabileceklerine dair tek düşünceleri sokağa parkeden ve olaydan önce çocukların ilgisini çeken eski bir karavandır. Polise haber veren aile karavanın tarifini verir ve Dedektif Loki (Jake Gyllenhaal) olayı araştırmaya başlar. Karavan şoförü gözaltına alınır ancak zeka geriliği olduğu anlaşılınca ve hakkında yeterli kanıt bulunamayınca serbest bırakılır.

Prisoners-0003-20130903-119

Ancak Keller adamın suçlu olduğuna emindir ve adaleti kendi elleriyle sağlayacağına inanarak tehlikeli bir planı gerçekleştirir. Bu saatten sonra  geriye dönmek ve polise güvenmek yoktur ve kızları kendi elleriyle bulabileceğini düşünmektedir. Buraya kadar her şey sıradan bir kaçırma filmi gibi gelmekte ama bundan sonra olan olaylar, verilen ipuçları, filmdeki karakter anlatımları iyi kurgulanmış. Film 153 dakika normal filmlerden daha uzun ve daha ağır bir tempoda ilerliyor. Ancak o sessiz olaysız sahnelerde bile sizi germeyi ve merak ettirmeyi başarıyor. Filmin genel havası gerilim filmlerinde olduğu gibi kasvetli, soluk renkler, ıssız banliyöler şeklinde ama dediğim gibi türü sevmeyenler içinde merak edici unsuz sebebiyle zevkle izlenebilir.

Prisoners 10Filmin bize yönelttiği sorular: kızları kim kaçırdı, kızlar yaşıyor mu, siz babanın yerinde olsaydınız ne yapardınız, ailenin için ne kadar ileri giderdiniz, iyi bir insan ne zaman kötü tarafa geçer? gibi soruların yanı sıra film biraz alttan da olsa inanç ve inancın sorgulanması, inancı kaybetmek konularına da değinmiş.

Prisoners-Hugh-JackmanFilmin başından itibaren küçük küçük ipuçlarıyla olayları birbirine bağlıyorsunuz ve neler olduğunu az çok anlıyorsunuz. Ama yine de kendi adıma konuşuyorum, çocukları kaçıranın kim olduğunu gördüğüm de şaşırdım. Bunun bir nedeni de daha iyi bir nedenden ötürü olamasını beklememdi. Neden bana mantıksız geldi. Zaten film de konudan çok oyunculuklara, filmde ki karakterlerin ayrıntılı tasvirlerine yoğunlaşmış. Konu da bazı boşluklar olması önemli değil siz benim yarattığım karakterlere odaklanın denmiş gibi:) Oyunculuklar ise tartışmasız çok iyi bence, Hugh Jackman’ın babayı, Jake Gyllenhaal’ın dedektif karakterini üst seviyelerde oynamışlar. Diğer oyuncularda oldukça başarılı bu kadar başarılı oyunculuklar ve derin karakterleri ele alınmasıyla biraz da senaryo daha iyi işlenmiş olsaydı on numara bir şey olacaktı:) IMDb’den 8.2 almış ve vizyona girdiğinde Amerika’da ilk hafta rekorunu kırmış.

Şiddetle tavsiye ettiğim filmlerden, izleyin gelin konuşalım:)