2014 Kore Dizilerinden Vol 1: It’s Okay, That’s Love

It's Okay It's Love.jpg

Uzun ama çok uzun zaman sonra bir Kore dizisi tanıtımı yazacağım. Bu işi unutmuş bile olabilir bakalım nasıl olacak okuyup göreceksiniz:P  Dizimi sanırım 2 ay önce falan tanıtımlarda gördüm ve oyuncu kadrosu başta olmak üzere konusuyla da kesinlikle izleyeceğim diye karar verdim.  Baş rollerde iki çok sevdiğim oyuncu Gong Hyo Jin ve  Jo In Sung oynuyor. Çok ama çok uyumlu olduklarını söyleyebilirim. Zaten Gong Hyo Jin kimle oynasa aşırı derecede yakıştırıyorum sanırım kızın yeteneğiyle alakalı:)

Konu psikiyatri, psikolojik hastalıklar, sorunlu kişiler ve bunların yakın dostları ilişkileri üzerine gelişiyor. Dizinin bize vermek istediği kesin mesaj: psikiyatrik sorunları olan insanlar aramızda onları dışlamayalım ve onlarında herkes gibi bir hayat sürmeye hakkı olduğunu unutmayalım. Hikaye bunun üzerine gelişiyor ve her bölüm bize bunu hatırlatmaktan çekinmiyorlar.

Its-Okay-Thats-Love-Poster3

Erkek karakterimiz Kore’de çok ünlü bir yazar. Önceden aşk romanları yazsa da son zamanlarda cinayet romanlarına yönelmiş aynı zamanda bir radyoda DJ’lik yapıyor. (hobi olarak düşünebiliriz.) Nereden başlayacağımı bilemiyorum o kadar çok sorunu var ki:) Bir de hiç izlemeyenler için spoiller olacak o yüzden şöyle genelleyeyim örnek bir OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk – halk arasında takıntı hastalığı)  olduğunu söyleyebiliriz. Neye takıntısı var dersek: öncelikle odasında ki  renklere  (sarı, mavi, kırmızı, siyah) , uyuduğu yere (dizi hakkında önemli bir bilgi izleyip görelim), insan ilişkilerine, kıyafetlerine vb. bir sürü takıntısı var. Tüm bunların yanında çok zeki  bir insan olduğunu söylemek gerekiyor.

d46588d5b1

Kadın karakterimiz bir psikiyatrist, kendine ait doğruları var ve bu inançlarından vazgeçemiyor. Ailesi ile ilgili sorunları var bu onda cinsel konuda bir fobiye yol açmış. Bu korkusunu yenemiyor. Bu ikisi arasında ki aşk sorunlarını düzeltmeye yetecek mi yoksa birbirlerini böyle mi kabul edecekler izlerken öğreneceğiz.

Bunun dışın da her karakter verdiği mesaj konusunda dizi için çok önemli. Yan karakterlerin bile kendine özgü yönleri var. Hiç bir kişi boş yere diziyi işgal etmiyor. Yan karakterlerden bile dolu dolu bir dizi çıkabilir. Bu da diziden sevdiğim özelliklerden.

Korelilerin sevdiği konulardan olan bir evde birlikte yaşamak (yaşamak zorunda kalmak vb) bu dizide de var ve renk katıyor. İki psikiyatrist, bir tourette sendromlu bir genç ve ünlü bir yazar bir evde kalıyor. Güzel bir fıkra başlangıcı olurdu:)

6R4JB9

Yazının bundan sonraki bölümü dizi hakkında izleme keyfi kaçırabilecek bilgiler içerir, lütfen dikkat;)

Gelelim yorumlarıma ilk bölümlerde çok acayip merakla ve severek izledim ama 8. bölümden  sonra dizi hızla ivme  kaybetti gibi geldi ve artık merakla beklemediğimi fark ettim. Bazı şeyler çok gözüme batmaya başladı. Örneğin Yazarın hayali karakteri olan çocuğu normalde bizim sadece o gördüğü zamn görmemiz lazım değil mi? Ama baya baya çocuğa ayrı hikaye yaratmışlar ve yazar görmediği zamanlarda bile biz çocuğun neler yaptığını izliyoruz. Bu o kadar feci derece de bir hata ki anlatamıyorum resmen hayal kırıklığına uğradım izlerken:) Zaten başta o kadar çok hayali karakter olduğu vurgusu yapıldı ki acaba bizi keklemeye mi çalışıyorlar gerçekte var mı çocuk demeye başladım.

feat44

İkinci konu adam çok zeki bir adam ve hayali karakter olduğunu kendisi fark edebilecek yeteneğe sahip. (Bakınız: Akıl Oyunları) Zaten bu zekası onun şizofreni olduğunu fark etmesi ve bunla başa çıkması üzerine dizinin genel konusunu götürecekti. Belki ilerleyen bölümlerde olur, hakkını yemeyeyim şimdiden.

Üçüncü ve diğer önemli bir konu adam 2 yıldır bu çocukla görüşüyor, telefonlaşıyor, hatta hikaye taslağı alıyor ama etrafında ki kimse fark etmiyor. Bu da diğer bir eksi yönü. Bu ara Exo D.O. nun oyunculuğu da iyiymiş bunu görmüş olduk;)

Çok güzel bir fikir evet hayali bir karakter kattınız diye süper ama bunun hakkını verememişsiniz gibi geldi bana çok ama çok üzgünüm.  Bu da izleme zevkini hayli kaçırıyor. Böyle bir konuyu ele alıp da sırf aşka yönelince de sıkıldım. Bu bakımdan benim için süper başlayıp yavaş yavaş yıldızı sönen bir dizi oldu. 10 bölüm izledim açıkcası 11. bölümü izlemek içimden gelmiyor ama yarım bırakmayı da sevmiyorum ikili hatırına izleyeceğim sanırım. Hem 16. bölüme kadar belki bir şeyler olur ve tekrar bağlanırım diziye.

Ayrıca harika bir OST’si var dizinin. Müzik seçimleri pek hoş, sırf müzikleri için bile izlebilir;)

Uzun zaman sonra sevdiğim bir Kore dizisi buldum ama çabuk kaybettim gibi bir şey oldu:P  yine de bu çifti çok sevdim:) Birlikte başka yapımlarda görmek dileğiyle;)

W2l7zQ

Nice güzel diziler keşfetmeniz dileğiyle, kendinize iyi bakın;)

5. Gün: Son Alınan Kitaplar, Okunanlar, Okunacaklar

DSC06776

Kendi kendime başlattığım etkinliğin son gününe geldik:) Siz okumasanız da (yorumlanmadığı için bilmiyorum tepkileriniz nasıl) ayda bir post yazan biri olarak söz verdiğim gibi 5 gün de 5 post yazmaktan gururluyum:) Bugünkü postumuzda son günlerde aldığım kitaplarla ilgili.

DSC06774

ilk sıra D&R indirimden aldıklarım. D&R önceleri internet sitesinde yaptığı indirimleri mağazalarında yapmazdı ama artık hem internet sitesin de hem de mağazalarında aynı kampanya var. Öncekle süper bir gelişme tebrik ediyorum:)  Boş Koltuk ve Başlat 5 TL günlerinden aldığım kitaplardı. Başlat’ı okumaya başladım ama yavaş ilerliyorum açıkçası sarmadı ama bitirmeye kararlıyım. Araya başka kitaplar girse de şimdi sıra onda:) Duman ve Kemiğin Kızı, Golem ve Cin geçen hafta 10 TL günlerinden aldım. Hala kampanya devam ediyor, kaçırmayın diyorum:) Duman ve Kemiğin Kızı seri kitabı olduğu için bekleyecektim ama konu çok ilginç olduğu için bekleyemedim başladım ve 3 günde bitirdim. Yakında onun için de bir yazı yazarım:) Şimdi sıra 2. kitabı beklemekte^^

DSC06775

Bunlarda Migros’un %40 kitap indirimi zamanı aldıklarım. Zülfü Livaneli’nin okumadığım kitaplarını aldım. Kitap Hırsızı filminden önce kitabı okumalı diye beklettiğim bir film, o yüzden en kısa zamanda okunacak bunlar:)

Başka bir etkinlikte görüşmek üzere takipte kalın çünkü bu ara sık güncelleme yapacağım;) Wordpress takip açısından zor olduğu için, facebook hesabımı takip edebilirsiniz tüm postlarımı orada paylaşıyorum. Mailinizi sık kontrol eden biri iseniz maille abone olabilirsiniz.  Kendinize iyi bakın;)

4. Gün: İnstagramdan: İzmir Manzarıları

IMG_20130630_152545

Bugün instagram hesabımdaki fotoğraflara gözatacağız. Önce karışık fotoğraflar paylaşayım dedim sonra baktım İzmir manzaraları bolca var, gruplara ayırarak paylaşmaya karar verdim. Bu da böyle instagram serisi olur belki kimbilir:) Yukarıdaki fotoğraf İzmir – Çeşme Marinadan. Fotoğrafların altında neresi olduğu yazıyor olacak okumaya devam;)

IMG_20130728_214143

Buca – Gölet

IMG_20130918_104945

Tire – Saklı Bahçe

IMG_20130927_115246

İnciraltı Sahili

IMG_20140208_162615

Alsancak Kordon’dan gün batımı

IMG_20140217_134546

Konak  Pier

IMG_20140506_134428

Balçova Teleferik

IMG_20140506_135219

Balçova

(Bu arada bu iş yerimin çatı katından çektiğim bir foto azıcık tepedeyiz de)

Aralarından en güzelleri seçmeye çalıştım daha fazla fotoğraf için sizi instagram hesabıma alabilirim. Sanırım belirtmeme gerek yok ama yine de söyliyeyim. Fotoğraflar bana aittir ve izinsiz kullanılmamalıdır.

3. Gün: Ao Haru Ride (Manga)

ao-haru-ride-

Bugün biraz geç kalsam da gün daha bitmeden 3. günün postunu yayınlayayım dedim:) Bu sefer bir mangayı konuk edeceğiz burada. Shouju türünü uzun zamandır izleyip okumasam da geçenlerde bu animenin filminin çekileceğini öğrenince filmden önce animesini izlemek lazım dedim. Ongoingmiş daha 3-5 bölümü vardı. Animeden başladım sonra baktım konu sardı mangadan devam ettim. Filme niyet animeye kısmet hikayemiz böle başladı. Hikaye dediğime bakmayın 2 güncük sürdü bir gün anime başlama sonra mangaya geçiş ertesi güne 42 chapterı silip süpürmüş halde yeni chapter ne zaman geliyor yaa sızlanmalarıyla devam etti.

ao-haru-ride-3957787

Hikayemiz her shoujuda olduğu gibi sevipte kavuşamayanlarla ilgili:P  Futaba orta okulda gönlünü Tanaka’ya kaptırmıştır. Tam birlikte festivale gidecekleri gün Tanaka şehirden ayrılmak zorunda kalır. Bizimkilerin aşkı başlamadan bitmiş olur. Yıllar sonra lisede Futaba’yı odaklanırız. Ortaokulda sevimli yüzü olduğu için erkeklerin ilgisini çekmiştir ve bu yüzden diğer kızlar ondan çok hoşlanmamaktadır. Lisedeyken amacı erkeklerin ilgisini mümkün olduğunca az çekebilmek için erkeksi tavırlar takınmaktır. Böylece bol bol kız arkadaşı olacaktır. Tabi planları istediği gibi gitmez bunun en önemli nedeni de ilk aşkı Takana’yı görmesi ama o artık ortaokuldaki küçük sessiz çocuk değildir. Çok farklı biri olmuştur üstelik artık adı Mabuchi’dir. (Japonlarda soyadı kullanımı yüzünden aileler boşanınca çocukların soyadı değişiyor.)

ao-haru-ride-2822861

Hiksye bu ikilinin birbirlerine açılmaları üzerine ilerliyor tabi ki her mangada olduğu gibi gereksiz 3. kişiler bol bol yanlış anlaşılmalar burada da var.  Diğer bir yönden de arkadaşlık ilişkileri, birine güvenme, değer verme, kendin gibi olma gibi alt konularla desteklenmiş.  Bu da sizi hikayenin içine çekiyor ve kendinizi eldeki bütün chapterı tüketmiş halde buluyorsunuz. Ayrıca çizimler de çok güzel olunca değmeyin keyfimize:)

Manganın şuan 42 yayınlanmış chapterı var, 14 chapter Türkçeye çevrilmiş, 6 bölüm animesi ve çekilmekte olan (ya da çekilmiş olabilir ama daha yayınlanmadı) bir filmi var. Shouju sevenlere mutlaka öneririm, benim gibi sevmeyenlere de bir şans verin diyorum gerisi gelecektir mutlaka;)

images

Not: Resimler alıntıdır.

2. Gün: Galaksinin Koruyucuları

galaksinin koruyucuları

Bugün ki postumuz Galaksinin Koruyucuları filmi. Filme yine Kitap Oburları İzmir sakinleri ile gittik, Aynı Yıldızın Altın‘da filminden sonra buluşup yemek yiyip sinemaya gitmek oradan da mutlaka D&R’a uğramak bir gelenek oldu. Yine çok eğlenceli bir gün geçirdim, davetleri için teşekkürü bir borç bilirim:)

Marvel bir film yapar da nasıl sinema da izlemeyiz nasıl dayanırız bu acıya:) Yine görsel anlamda harkulede sahneler vardı, ses efeklerine diyecek şey bulamıyorum adamlar işi biliyor azizim:) İnanmayacaksınız ama IMDb puanı en yüksek olan Marvel filmi oluyor. (8.7) Neden böle diyorum çünkü  nice Avengersı, Iron Manları sollamış durumda. Bunun en önemli etkenlerinden biride sanırım senarist kadrosunda olan ve yöneten James Gunn sanırım.

20656551

Hikayemiz çizgi romanı çok eski değil 2009 çıkışlı. Açılış filmin kalanıyla bir tezatlık oluşturarak dramatik başlıyor. Peter Quill henüz küçük bir çocukken annesini kaybettiği gece  uzaylılar tarafından kaçırılıyor. Buradan yıllar sonraya gidiyoruz ve Peter kendi değişiyle Star Lord herkesin peşinde olduğu bir küreyi terk edilmiş gezegenden çalmaya çalıyor. Amacı sadece onu kaçıran ve ellerinde tutan Yağmacılar çetesi lideri Ronan’a teslim etmek. Ama kürenin peşinde bir çok kişi olması onu şüphelendiriyor ve küreyi daha yüksek fiyata satmanın yollarını arıyor.

087935.jpg-r_640_600-b_1_D6D6D6-f_jpg-q_x-xxyxx

Bu sırada ödül avcısı olan Rakun Roket ve arkadaşı Groot onun peşine düşüyor. Buna bir de yeşil kadın Gomora eklenince kendilerini hapishane buluyorlar. Burada ekibe bir Drax katılınca bu beşli tam evlere şenlik oluyor:)

Filmin diyalogları oldukça eğlenceli Peter’in dünya dilinin çeşitli benzetmelerini kullanması diğerlerinin bunu yanlış anlaması üzerine yapılan espriler bizi baya güldürüyor.  Ekibin her üyesinin diğerlerini geri zekalı bulması ve bunu kabullenmesi üzerine yaptığı konuşmalara bir de ağaç adam Groot’un o sevimli halleri eklenince tam bir komedi filmine mi düştüm diyorsunuz.

475905.jpg-r_640_600-b_1_D6D6D6-f_jpg-q_x-xxyxx

Tek söyleyebldiğim “I am Groot” olan bir ağaç adamdan böyle sevimli bir karakter oluşturmaları tamamen yetenek işi, sırf bu yüzden bile takdir edilmeli:) Grootu Vin Diesel seslendiriyor bu arada filmin başındaki oyuncu yazılarına dikkat etmeyip sonda görünce benim gibi şok olmayın:) Seslendiriyor derken tek cümle ama olsun:P Dans eden Groot her insanın sahip olmak isteyeceği bir bitki ne de olsa:)

5 Gün 5 Post: 1. Gün, Kuroko no Basket Sezon 1 ve 2

Kuroko No Basket

  Bir zamanlar iş yoğunluğundan bir şeyler izleyemediğimden ya da okuyamadığımdan yazamıyordum şimdi de o kadar çok şey izliyorum ki hangi birini yazayım diye yazamıyorum.  İşte böyle hayat çok zor:P  Bu tembelliğe bir dur demeli diye kendi kendime bir etkinlik başlatmaya karar verdim. (Yazık kendince eğleniyor çocuk) Bu tatilde olduğum 5 gün için her gün bir post yazmayı düşünüyorum. Farklı türlerden yazmak istiyorum yani blogun konsepti gereğince dizi film anime kitap vb yazılar olacaktır. Başlangıcı anime ile yapalım bitirişi de anime ile yaparız belki kim bilir;)

Kuroko no Basket

kuroko_no_basket_by_sloyuna-d69khxp

Bu animeyi izlemeye karar vermem dün gibi aklımdadır. Fırtınalı bir geceydi:P Değil tabiki Japonya’da olduğumuz sene daha yeni mangadan animeye uyarlanıyordu ve reklamları TV’de dönüyordu. O zaman çok beğenmiş ve mutlaka izlicem diye kafamın bir köşesine not almıştım. Geçen sene ilk sezonunu izledim, bu sene de 2. sezonu güncel takip ediyordum ama bir yerde bıraktım. Bu hafta yeniden 2. sezona başladım ve 3 günde 25 bölümü yedim:P

Konuya gelirsek hikaye Seirin Lisesi Basket Takımı etrafında ilerliyor. Seirin Lisesi açılalı 2 yıl olmuş bir lisedir bu yüzden basket takımı henüz çok yeni ve  diğer liseler arasında çok tanınmamaktadır. Orta okullar arasında Mucize Nesil olarak bilinen Teikou Orta Okulu mezun vermiş ve Mucize Neslin 5 üyesi farklı farklı liselere dağılmıştır. Çok fazla bilinmeyen 6. Hayalet Oyuncu dedikleri ise Kuroko Seirin Lisesini seçmiştir. Kuroko diğer arkadaşları tarafından basketbolda daha ünlü bir lise seçmediği için suçlanmıştır. Ama Kuroko’nun basketbol anlayışı Mucize Neslin diğer oyuncularından farklıdır.

Kuroko-no-Basuke

Mucize Nesil Oyuncuları

Kuroko’nun basketbol anlayışında basketbol tamamen bir takım oyunudur, bireysel düşünmemeli takım arkadaşlarına destek olmalı ve birlikte bir şeyler başarmaya çalışılmalıdır. En önemli konu ise basketbol oynamak için yetenekli olmak yetmez gerçekten basketbolu sevmek gerekir.

700px-Seirin_starters

Seirin Lisesi As 5’lisi

Kuroko aradığı takım ruhunu Seirin’de bulacak mıdır? Bunu izleyip de göreceksiniz ama eminim tahmin ediyorsunuzdur:) Seirin’e bir de Amerika’dan gelen Kagami katılacak ve  kendi tarzıyla Gölge Oyuncu Kuroko’nun Işığı olacaktır. Kuroko’nun basketbolda farklı bir yeteneği vardır. O basket atmayı hedeflemez, oyuncular arası pas vererek takımı güçlendirir. Bu bakımdan tam bir takım oyuncusudur ama basket atamama durumu ilerleyen zamanlarda başına dert olacaktır.

DeadFish-Kuroko-no-Basket-2-18-720pAAC.mp4_snapshot_04.26_2014.02.08_15.12.40

Turnuvalarda Kuroko eski takım arkadaşlarıyla karşılaşacak ve her birine Kuroko’nun basketbol tarzıyla neler yapabildiğini gösterecektir. Bu arada takım içinde dostluklar gelişecek ve hepsi kendilerini bireysel olarak geliştirirken takım odaklı düşünmeyi öğreneceklerdir.

Kuroko No Basket Season 2 Episode 1 a4

Çok beğendiğim ve 3. sezonu merakla beklediğim bir seriydi. Eğer birikmiş bölüm varsa bir oturuşta 10 bölüm izleyebiliyorsunuz. Çünkü bir maç 5 bölüm sürdüğünden ve çok heyecanlı olduğundan sonucu öğrenmeden bırakamıyorsunuz. Diğer spor animeleriyle kıyaslarsam burada tek bir oyuncuya bel bağlayıp diğerlerini daha güçsüz göstermiyorlar. Her oyuncunun kendine has özelliği var yeri geldiğinde hepsi elinden geleni yapıyor. Bazı oyunlarda çuvallıyorlar bunu da göstermekten çekinmiyorlar. Kullanılan bazı teknikler olağanüstü evet kabul bu bakımdan gerçeklikten uzaklaşıyor ama bunu görmezden gelirsek spor animesi türünde çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. Tamamen basketbol, takım ruhu, doğal yetenek mi azimli çalışmamı, bireysellik mi takım mi, kazanmak mı kaybetmek mi konuları ekseninde gelişen komedi unsuru tam kararında içinde aşk barındırmayan bir spor animesi.

kiyoshi_teppei_by_lul_lulla-d589h6k

Favori oyuncum Taçsız Krallardan Kiyoshi Teppei, hem oyun tarzı hem doğal yeteneği hem de karakteri bakımından her şeyiyle işte budur diyorum:)  Takımı koruma ve birleştirme iç güdüsüyle ilerleyen Teppei’yi ilk sezon fazla göremiyoruz ama 2. sezon bol bol görüyoruz:)

Kuroko-no-Basket-ED-3-2

İzleyecek heyecanlı bir şeyler arıyorsanız bir şans verin derim. Hali hazırda 25’er bölümden oluşan 2 sezonu ve devam eden bir mangası mevcut. Seneye 3. sezon gelecek Winter Cupun galibini öğreneceğiz:)

Yarın yeni bir postta görüşmek üzere, kendinize iyi bakın;)

Haruki Murakami: Koşmasaydım Yazamazdım

koşmasaydım yazamazdım

Bir Murakami kitabıyla daha karşınızdayım:) Bu sefer diğerlerinden oldukça farklı bir kitap, Murakami’yi yakından tanımak  isteyenler için bire bir olduğunu söyleyebilirim.  Kitaplarına yazarlığına hayran olduğum adamın insani yönüne de karakterine hayran olmamı sağladı.

Kitabın orjinal adı “Hashiru Koto ni Tsuite  Kataru Toki ni Boku no Kataru Koto” İngilizceye aynı  anlamda  “What I Talk About When I Talk About Running” olarak çevrilmiş. Raymond Carver’ın öykü derlemesi kitabından esinlenmiş. Türkiye’de  ise “Koşmasaydım Yazamazdım” ismini almış. Bu isimde oldukça dikkat çekici ve iddialı olsa da orijinal ismi de pek güzelmiş. Japonca’dan Türkçe’ye çeviren Hüseyin Can Erkin.

Murakami bu kitabında koştuğu yıllar boyunca yaşadıklarını, koşarken hissettiklerini yazıyor. Zaman sırası pek gözetmiyor bir eskiye bir yeniye gidebiliyor, bazen söylediği şeyleri tekrar söyleyebiliyor. Yani elinize aldığınız kitaptan belli bir konu sırası olan kendinizi kaptıracağınız olay örgüsü beklemeyin. Sadece koşmak, hissetmek biraz da yazmak üzerine bir kaç köşe yazısı okuduğunu düşünebilirsiniz. Murakami’yi tanıyanlar için ayrı bir tadı var kitabın, hele ki aynı zamanda spor yapıyor ve bir iki satır bir şeyler karalıyorsanuz tadından yenmez oluyor.

“Pain is inevitable, suffering is optional. Tam karşılığını Japonca tercümede verebilmek zor ama yine de son derece basit bir şekilde çevirecek olursak, “Acı kaçınılmazdır, ama acı çekmek bir seçim meselesidir (ve size bağlıdır.)” anlamına gelir.”

inciraltı

“Zaman ve enerjiyi ne şekilde dağıtabileceğimize dair bir sıralama gerekiyor. Belli bir yaşa kadar böylesi bir sistemi kendi içimizde oturtamadığımızda ömür denilen şey, odağından yoksun, amaçsız bir hale geliveriyor.”

Neredeyse kendini bildi bileli koşan bir adam, onun için yarışı sonuna kadar koşarak asla yürümeden tamamlamak çok önemli. Bugüne kadar onlarca yarışa katılmış bir kaç kez sağlık sorunu nedeniyle yarım bırakmak zorunda kalmış ama asla yarış sırasında yürümemiş. Hatta mezarına yazılmasını istediği söz “En azından sonuna kadar yürümedi..” Murakami’nin ne kadar kararlı ve hayat disiplini olan bir insan olduğunu anlıyorsunuz. Ayrıca soğuk, sıcak, yağmur demeden her gün yaptığı antrenmanları ve dünyanın bir çok ülkesinde  katıldığı yarışları sanki çok önemsiz bir şey gibi anlatmasından alçak gönüllüğünü seziyorsunuz. Çok farklı bir adam olduğunu görüp çok da şaşırmıyorsunuz sonuçta o hikayeler normal birinden çıkamazdı:) Koşmaya özeniyorsunuz tabi ki bu kadar bahsedilince insan ister istemez “ben de denesem mi yaa” diyor. Ama sanırım ben daha çok bisikleti seviyorum, Murakami’de bisikletten çok hoşlanmıyor ama bu onun bisiklet sürüp triatlona katılmasına engel değil:)

“Koşmak hakkında dürüstçe yazmak, benim kendimle ilgili (bir nebze) dürüstçe yazmam anlamına da geliyordu”

Murakami hayranları için okunması gereken bir kitap, yeni başlayanlar için özellikle “Aa bu inceymiş bundan başlayayım” diyenler için asla tavsiye etmiyorum.

Not: Fotoğraflar kişisel instagram hesabımdandır, lütfen kullanmayınız.